1974 sonrasında Kıbrıslı Türkler, yerinden edilmiş (kimileri 1963 yılından beri göçmen olan) insanlarıyla ilgilenmek, kuzeydeki yeni bölgelerinde yeni bir sosyal ve ekonomik çevre inşa etmek ve genel olarak hemen hepsi güneye kaçan, kuzeyin Kıbrıslı Rum sakinlerinin geride bıraktığı taşınmaz malları uygun bir şekilde ekonomik olarak değerlendirmekle uğraşmak zorunda kaldılar. Kıbrıslı Türkler 1974’ten bu yana geçen onca yıl içerisinde sadece sosyo-ekonomik şartların özelliklerini değil, Kıbrıslı Türklerin Kıbrıslı Rumlarla süregelen uyuşmazlıklarıyla bağlantılı siyasal ve stratejik kaygılarını da yansıtan karmaşık yasal önlemler benimsediler. Bu önlemleri daha da karmaşık yapan şey şüphesiz, kuzeyde bazı konularda güneydekiyle son derece uyumsuz ve uluslararası hukuk açısından oldukça sorunlu bir mülkiyet rejimi yaratmış oldukları gerçeğidir.
Herhangi bir uzlaşma ve/veya iki toplum arasındaki ilişkilerin normalleşmesi sürecinde mülkiyet konularının en zorlu alan olacağı açıktır. Adanın her iki yanında yürürlükte olan mülkiyet rejimlerinin uyumsuzluğu, bu durumun daha da zorlaşmasına katkı yapmaktadir. Bu nedenle Kıbrıs sorununun karmaşıklıklarını kavramaya yönelik olarak yapılacak her çabada bu rejimlerin doğasının sağlam bir şekilde kavranması son derece önemlidir. Bu rapor, uzlaşmazlıkla ilişkili kaygılar ve/veya siyasi hedeflerin motive ettiklerine özellikle odaklanara, yerlerinden edilmiş kişiler ve taşınmaz mallarla ilgili Kıbrıslı Türklerin yaptığı hukuki düzenlemelerin bir özetini sunmaktadır.